Ara

2021 Bütçesi Üzerine

 

 

 

TOPLUM EVE KAPANIYORSA SOSYAL DEVLET AÇILMALIDIR

2021 Bütçesi 245 milyar TL bütçe açığı hedefiyle yola çıkarken (milli gelire oranı yüzde 4.3’tür. Maastricht Kriteri olan yüzde 3’ün neredeyse yüzde 43 üstünde), bu yıl da dolaylı vergilerin bu israfı karşılamak için daha fazla alınacağı açıktır. 2020’nin ilk 10 ayındaki bütçe açığı %45’e yakın artışla 145.6 milyar TL olmuş, yılsonu hedefi 239.2 milyar TL’ye çıkmıştır.

2020 yılı bütçe başlangıcında bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2,9 olması öngörülmüşken, yıl sonunda bu oran çok büyük bir sapmayla, yüzde 4,9’a çıkacağı öngörülmüştür (Maastricht Kriteri olan yüzde 3’ün neredeyse yüzde 63 üstünde).

“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyenlerin bütçesi, 2020’de iç ve dış borç faizlerine şimdilik yaklaşık 120 milyar TL öderken, doları baskılamak uğruna rezervler 130 milyar Dolar civarında eritilirken, bu 120 milyar TL’lik rakam geçen yıla kıyasla %35 daha fazla faiz ödemektir, “borcun faizini kapatmak uğruna alınan borç için yeni faize razı olmak” demektir. 18 yılda devlet, 492.3 milyar Dolar faiz ödedi. Saat başına ödediğimiz faiz 3 milyon 148 bin Dolar… 

2020 sonunda toplam faiz ödeme hedefi, Korona salgınındaki geniş çaplı daralmaya rağmen, sadece 1.5 milyar TL düşürülerek 137.4 milyar TL olarak güncellenmiştir. 2021’de faiz harcamalarının milli gelire oranı yüzde 3’ten yüzde 3.2’ye yükseltilmiştir. 2020 yılına 790.7 milyar TL vergi hedefiyle başlayan iktidar, 2021 bütçesinde vergi geliri tahminini 922.7 milyar TL’ye yükseltmiştir (%16 artış). 2021’de dış ticaret açığı hedefi 40 milyar Dolara çıkmıştır. Dolaylı vergilerin 2021 bütçesindeki gelir hedefi 507.1 milyar TL’den 604.4 milyar TL’ye, dolaysız vergilerin yükü 270 milyar TL’den 303 milyar TL’ye yükselecektir (vasıtasız vergiler). Dolaylı vergi yükü 2021’de %64.3 olarak hedeflenmektedir. Yılın ilk 10 ayında kamu harcamaları %18 artarken, gelirler %14.5 artabilmiştir.

Kaynak: 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/10/2021-Yili-Merkezi-Y%C4%B1netim-Kanun_Teklifi_WEB.pdf


2021’de bütçe giderleri 1 trilyon 346 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira (milli gelirin yüzde 19.5’i), vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörüldü.

2021 yılı hedefleri yine dolaylı vergilerdeki artışın gündemde olacağı bir yıl olacak. 2021’de hedefler; gelir vergisi 195,3 milyar lira, kurumlar vergisi 105,2 milyar lira, ÖTV 213,7 milyar lira, dahilde alınan KDV 70,6 milyar lira, ithalatta alınan KDV 194,9 milyar lira, MTV 18,5 milyar lira, BSMV 28,5 milyar lira, damga vergisi 23,8 milyar lira, harçlar 34,4 milyar lira, diğer vergiler 37,9 milyar lira olarak belirlendi. 2020 yılı bütçesinde hedefler yine tutmamış ve devletin bu yıl 75,6 milyar TL olarak öngörülen mal ve hizmet alım giderleri 30,1 milyar TL artış göstermiş, 105,7 milyar TL olarak güncellenmiştir. 2021 bütçesinde mal/hizmet alım bütçesi ise 89.1 milyar TL’dir.

Tablo. 2021 Bütçesinde Hedefler, Kaynak: 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı

https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/11/2021_Yili_Cumhurbaskanligi_Yillik_Programi.pdf


DEVLET 2020’DE NE TOPLAYABİLDİ?

2020 başı ile sonundaki hedefler kıyaslandığında;

-2020 yılı sonunda gelir vergisi tahsilatının, hedefin yaklaşık 19,4 milyar TL altında kalması öngörülüyor: 162.7 milyar TL. 2021’de hedef 195.3 milyar TL.  Red ve iadeler dahil edildiğinde 2020 gelir vergisi tahsilatı gerçekleşmesinin 167.3 milyar TL, 2021'de ise red ve iadeler, mahalli idare, fon payları dahil bu gelirin 200,6 milyar TL olması öngörüldü.

-2020 yılı sonunda kurumlar vergisi tahsilatının, hedefin 15 milyar TL üstünde olması öngörülüyor: 104.9 milyar TL. 2021’de hedefin 105.2 milyar TL olması ve milli gelire oranının binde 2 düşüşle yüzde 5.2’ye gerilemesi bekleniyor.

-2020 sonunda genel bütçe vergi gelirlerinin milli gelire oranı yüzde 20.1 olarak öngörülüyor: 909,944 milyar TL. 2021 hedefi ise yüzde 19.5’e geriliyor, ancak toplam vergi gelirleri hedefi 2020’ye kıyasla on binde 4 artacak ve 1 trilyon 58.7 milyar TL olarak öngörüldü.

-2021’de toplam ÖTV tahsilatının milli gelire oranının, 2020 sonuna kıyasla, binde 2 düşüşle milli gelirin yüzde 3.8’ine denk geleceği öngörülüyor. 213.7 milyar TL

-2020 sonunda petrol ve doğal gazdan alınan ÖTVnin, bütçe tahmininin 3,6 milyar TL üzerine çıkarak 69,6 milyar TL, milli gelirin ise yüzde 1,4’ü olarak gerçekleşeceği,

-2020 sonunda, Eylül ayındaki fahiş otomotiv ÖTV zamlarından ve araç satış sayısındaki artıştan sonra, motorlu araç satışlarına ilişkin ÖTV tahsilatının bütçe hedefinin 14,3 milyar TL üzerine çıkarak 33,2 milyar TL olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

-2020 sonunda tütün ürünlerinden alınan ÖTV gelirinin, tüketimdeki kısmi azalma sonucu, 61.5 milyar TL , yani milli gelirin yüzde 1.3’ü olması bekleniyor.

-2020 sonunda alkollü içecek/kolalı gazoz ÖTV gelirinin 16.8 milyar TL olması, hedefin 1.5 milyar TL altında kalması bekleniyor. Bu düşüşte Korona nedeniyle mekanların kapanması, vergi zammı, kaçak içkiye yönelme (ölümlerin artması) da etkili oldu, zira önceki yıllarda hedefin üzerinde vergi geliri toplanırdı.

-2020 sonunda MTV tahsilatının bütçe hedefinden 0.9 milyar TL sapmayla, 16.5 milyar TL olması hedefleniyor. 2021 hedefi ise 18.5 milyar TL

-2020 yılında, ithalde alınan KDV tahsilatının, bütçe tahmininin 15,2 milyar TL altında kalarak, 142,9 milyar TL ve GSYH’ya oranla yüzde 2,9 seviyesinde olması tahmin edilmektedir. 2021 hedefi ise 194.9 milyar TL olup 2021’de kur fırlamazsa ve ithalat düzenli seyrederse, binde 5 artışla, KDV tahsilatının milli gelirin yüzde 3.5’ine yükselmesi hedefleniyor.

-2020 yılında, Gümrük vergisi tahsilatının ise, başlangıca göre 0,9 milyar TL üzerine çıkarak 21,4 milyar TL olması beklenmektedir.

-2020 sonunda, konut satışlarının artması nedeniyle, harç gelirlerinin bütçe hedefinin 0,9 milyar TL üzerinde 30,4 milyar TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2021 hedefi ise 34.4 milyar TL.

-2020 sonunda damga vergisi tahsilatının ise bütçe hedefinin 0,9 milyar TL altında kalarak 20,6 milyar TL olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. 2021 hedefi ise 23.8 milyar TL.

-2021 yılında devletin personele, SGK primlerine, yedek ödeneğe ayırdığı bütçe 385 milyar TL olacak (milli gelirin yüzde 6.8’i kamudaki personele ödenecek).

-2021’de cari transferlere toplamda 536 milyar TL ayrılacak, bunun 267.3 milyar TL’si sosyal güvenliğe ayrılacaktır. Sosyal güvenliğe ayrılacak pay, milli gelire oranla binde 5 civarında düşük harcama hedeflendiğini ortaya koydu.

-2021’de sermaye giderleri 103.7 milyar TL öngörüldü. KÖYDES için 1,6 milyar TL, SUKAP için 0,9 milyar TL, SODES için 166 milyon TL, kalkınma ajansları için 332 milyon TL ödenek öngörülmüştür. Ayrıca, TÜBİTAK Ar-Ge projeleri için 2,2 milyar TL kaynak ayrılmıştır.

Tablo. 2021 bütçesinde vergiler

Kaynak: 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı


Yapılandırma/af yasaları kapsamında devlet ne kadar toplayabildi?

2016’da çıkan 6736 sayılı Kanun kapsamında; 2016 yılında 13,7 milyar TL, 2017 yılında 12,4 milyar TL, 2018 yılında 9,5 milyar TL, 2019 yılında ise 5,9 milyar TL, 2020’nin ilk 9 ayında ise 1.4 milyar TL gelir elde etmiştir.

2017’de çıkan 7020 sayılı Kanun kapsamında; 2017 yılında 2 milyar TL, 2018 yılında 1,9 milyar TL, 2019 yılında ise 1,2 milyar TL, 2020’nin ilk 9 ayında ise 500 milyon TL tahsilat yapılmıştır.

2018’de çıkan 7143 sayılı Kanun kapsamında; 2018 yılında 13,8 milyar TL, 2019 yılında ise 10 milyar TL, 2020’nin ilk 9 ayında 2.1 milyar TL gelir elde edilmiştir.

2016-2018 arasında çıkan 3 yapılandırma yasası kapsamında, 2020’nin ilk 9 ayında devletin tahsilatı 4 milyar TL’de kalmıştır. Yapılandırmaların bir yenisi ise Kasım 2020’de kanunlaşmış, ilk ödemelerin son tarihi 30 Nisan 2021 olarak belirlenmiştir.

Tr ekonomisi, bahar döneminden kışa kadar yurtiçi talep ucuz kredilerle arttığı için de büyüdü. Bu büyümenin esas çarpıklığı, istihdamsız olması, işsizliği artırarak, ucuz kredi sayesinde yakalanmış bir tüketim büyümesi olmasıdır. “Şişirilmiş rakamlar” tartışmasının ötesinde, eriyen TL, düşen milli gelir, daralan iş gücü ve azalan turizm geliri (yüzde 71) ile düşen ihracat (yüzde 22), büyümenin verimsizliğini ortaya koydu. 2013 sonunda 957 milyar Dolar olan milli gelir, büyük döviz krizinin olduğu 2018’in 2. yarısında bile 892 milyar Dolardı, 2020’nin 3. Çeyreği itibarıyla 736 milyar Dolara geriledi.

Tablo. 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri

Kaynak: 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı


NE DURUMDAYIZ?

Tr ekonomisi istihdam yaratmayan büyüme görüntüsü vermeye devam ediyor, üstelik bu rakamlar işten çıkarmanın yasayla yasaklandığı 2020 sonunda ve fiilen daha büyük bir işsizlik dalgasının yaşanacağı 2021 öncesinde net bir uyarıdır. Üretimi daralmış, piyasaya kredi pompalanmasıyla iç talebi canlı tutulmuş 3.çeyrek yerine Eylül Aralık 2020 dönemi bize resmi daha net verecektir. Tr ekonomisinin 2020 toplamında ortalama büyüme beklentisi yüzde 1 civarıdır.

Kaynak: Verimetrik


İmalat sanayiinde dünyadaki ihracat payımız sadece binde 89, yüzde 1 bile değildir. Bu şartlarda büyümemizi Almanya’nın bizi kıskanmasıyla, ABD’nin çelme takmasıyla açıklayamayız. İmalat sanayii ihracatımızın dünyadaki toplam katma değer içindeki payı ise yüzde 1’dir. Ocak-Ağustos 2020 döneminde imalat sektörü ihracatı yüzde 13.3 gerilerken, madencilik ve taş ocakçılığı yüzde 19 daralmıştır. Ocak-Ekim 2020 döneminde ihracatımız yüzde 9 daralarak 135.7 milyar Dolara, yüzde 2.2 artan ithalatımız 175.9 milyar Dolara çıkmıştır. İlk 10 ayda dış ticaret açığı yüzde 76 büyümüş ve 40 milyar Doları aşmış bir ekonomik modelde sanayi ve ticaret politikasının başarısından söz edilemez. Böylesi bir modelde kronikleşmiş dış borç, reel sektör döviz açığının 165.2 milyar Dolara çıkması, TL’deki aşırı değer kaybı ve cari açık, Korona salgınındaki daralmalar bahane edilerek geçiştirilemez; yabancıların ülkemizde tuttuğu sıcak paranın 55 milyar Dolara kadar inmesini, dolarizasyonun yüzde 57’ye kadar tırmanmasını izah edemez.

2021 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre; 2020 sonunda ihracatın (fob) bu şartlarda yüzde 8.3 küçülmeyle 165.9 milyar Dolar olması (180.8 milyar Dolardan 165.9 milyar Dolara), ithalatın yüzde 3 düşmesi (210.3 milyar Dolardan 204 milyar Dolara-2019’da iç talepteki daralmadan dolayı ithalat 2018’e göre yüzde 9 düşmüştü), sanayi dış ticaretinin yüzde 1 küçülmesi, dünyadaki daralmanın yüzde 4.4 olması, dünyada mal ve hizmet ticaretinin yüzde 10.4 olması ve Avro bölgesi küçülmesinin yüzde 8.3 olması tahmin edilmektedir.

Kg başına teknolojili ürün ihracatımız birçok gelişmekte olan ülkenin gerisindedir… İhracatımızdaki artış, genellikle ithalatın yüksek oranda arttığı aylarda artmakta, bu da üretimimizdeki ara malı ve girdi ürünlerindeki dışa bağımlılığın bir göstergesi. İhracatımızın son 5 yılda yaklaşık yüzde 20 artması, küresel pazarlarda yükselmemize yetmedi ve 2023’teki 500 milyar Dolar hedefine ulaşmamız ilk gün olduğu gibi bugün de hayaldir.

TÜİK’e göre; Türkiye Ekonomisinin 2019 yılındaki toplam 210.3 milyar Dolarlık ithalatının 26.1 milyar Doları sermaye malı, 162.5 milyar Doları ara malı, 21.2 milyar Doları tüketim malından oluşuyor. 2020’nin ilk 8 ayında gerçekleşen 135.3 milyar Dolarlık ithalatın yüzde 75.4’ünü yine ara malları (102.1 milyar Dolar), yüzde 13.8’ini (18.7 milyar Dolar) sermaye malı, yüzde 10.5’ini ise tüketim malları (14.2 milyar Dolar) oluşturmakta, yılsonunda reel ithalatın Korona koşullarına rağmen yüzde 4.5 artması beklenmektedir.

Asıl sorunlarımızdan olan yüksek teknolojili ürün ihracatı, toplam ihracat rakamımız artmış olsa bile çok sınırlı düzeyde artıyor. Bakın, kg başına son 5 yılda ihracatımızın birim miktar değeri 1.69 dolara kadar geriledi. 2015 sonunda 1.81 doları bulan ihracatın birim değer bazında kg fiyatı, ihracat artsa bile düşmeye devam ediyor.

Acı bir tablo var karşımızda…

2021 büyüme hedefi bu bütçede yüzde 5.8’dir. Büyümenin kaynağını özel sektörün ve hanehalklarının ertelenmiş yatırımlarını 2020’de değilse de bu yılda yapması üzerine kuran bütçe, daha fazla borçlanma, daha çok faiz yetkisi almaktadır. Oysa belirsizliklerin her istifa/görevden alma sonrasında ve döviz kuru dalgalanmasında, girdi maliyetleri artışında ve faiz kararlarından sonra katlandığı bu düzende özel kesim tüketim harcamalarında yüzde 5.7 artış beklemek gerçekçi değildir. Korona döneminden çıkış sağlanmamış, aşı belirsizliği sürmekteyken, kamu kesimi henüz belirgin bir tasarruf politikası uygulamazken, yeni bütçe bize kamu harcamalarında yüzde 2.2 reel azalış hedefi koymaktadır. Özel kesim sabit sermaye yatırımlarının yüzde 5.2, kamu sabit yatırımlarının ise yüzde 13.2 artacağı varsayımıyla yola çıkan bu bütçe, daha kendi Strateji ve Bütçe Başkanını bütçe görüşmeleri bitmeden kaybetmiş, Hazine ve Maliye Bakanının değişimine şahitlik etmiştir.  

Sanayide son aylarda yakalanan büyüme dipten bir miktar kıpırdanmanın ürünüdür. Perakende satışlar ve sanayide yıllık değişim grafikleri, özellikle kur ve enerji fiyatları baskısını Korona sürecinde daha çok hisseden sektörlerin biraz da her şeye daha fazla zam gelmeden erkenden ürün stoklama fikriyle iç talebi canlandırmasının da işaretidir. Ortada hızlı bir toparlanmadan ziyade, yüksek enflasyon ve yüksek döviz kuru beklentisinden önce her anlamda karakışa hazırlık görülmektedir.

 Türkiye çok çalıştığı aylarda bile rakiplerine kıyasla az kazanmaktadır… Toplam imalat sanayii ihracatımızın yaklaşık yüzde 60’ı düşük ve orta-düşük teknolojili ürünlerden oluşurken, toplam imalat sanayii ithalatımızın yüzde 56’sını yüksek ve orta yüksek teknolojili mallara ödüyoruz. İmalat sanayii, toplam milli gelirimizin yüzde 18.3’ünü oluşturmakta, toplam ihracattaki payı yüzde 95 (171.5 milyar doların 162.9 milyar doları), toplam ithalattaki payı yüzde 81’dir. 2020 Ocak-Haziran döneminde daralan imalat sanayiimiz yüzde 6.4 oranında bir istihdam erimesi yaşamış, kapasite kullanım oranı yüzde 61’e kadar indikten sonra yüzde 70-75 düzeyinde dalgalanmıştır (2020 Ocak-Haziran yüzde 70.6, Ekim 2020 yüzde 75.4). İhracatımız Ocak-Ağustos döneminde yüzde 13.5 düşmüştür. İşten çıkarmaların yasaklandığı, 37 TL ile yaşanmaya zorlandığı bir mevsimde işveren ve işçi daha fazla işsizliğin, üretim ile yaşamın her alanında daha çok gelir kaybı ve maliyet artışının pençesindedir. Toplam ticari kredilerde imalat sanayiinin payı Korona ve döviz artışının yaşandığı bu daralma döneminde artmış, Ağustos 2019’dan Ağustos 2020’ye yüzde 26.6’dan yüzde 28.4’e çıkmıştır. 

Bu şartlar altında KOSGEB ve Kalkınma Ajanslarının dağıtabileceği düşük faizli/faizsiz kredilere ihtiyaç her zamankinden fazla olurken, Sayıştay raporları birçok Kalkınma Ajansında gerekli ödenek varken bu gibi desteklerin yeterince sağlanmadığını ortaya koymuştur (Örneğin; 2019 yılı İstanbul Kalkınma Ajansına dair Sayıştay Raporunda, Ajansın 475.6 milyon TL kasada/bankada parası olmasına karşın kaynakların ya hiç dağıtılmaması ya da 236 milyonluk destekleme bütçesinin 219 milyonunun sebepsizce kullandırılmaması, desteklerin verimsiz dağıtılması) 

İmalat sanayii, alt sektörler itibarıyla 2019’dan 2020’ye, kriz ve Korona etkisiyle birçok sektörde ihracat kaybı yaşamıştır. 2019-2020 Ocak-Ağustos  itibarıyla; imalat sektörünün tamamında ihracatta yüzde 13.5 daralma olurken ithalat yüzde 4.5 artmıştır. Tekstilde ihracat kaybı yüzde 9.7, giyimde 15.6, deride 23.7, kimyasal ürünlerde 54.1, otomotivde 28.5, elektronikte 16.7, mobilyada 7.3’ye dayanmıştır. 

Kasım 2020 itibarıyla; Genç İşsizler Platformu verileriyle, 15-34 yaş işsiz sayısı, Korona nedeniyle işten çıkarmalar yasaklandığı halde, 2 milyon 560 bin (%19.2), 15-34 yaş arası istihdama katılma oranı %44.5 olarak gerçekleşmiştir. 15-64 yaş grubunda tarım dışı işsizlik %15.4 olurken, sanayi istihdamı 5 milyon 460 bin kişide kalmıştır.

2020’nin ilk 9 ayında ne oldu?

Sanayide Çok Çalışıp Az Kazanıyorsak,

Gelirimiz Azken Borcumuz Çoğalıyorsa,

Dövizdeki Her Dalgalanma, Sabahları Maliyeti Artırıyorsa,

Yeterince Yüksek Teknolojili Mal Üretemiyoruz Demektir.

Cari açığın kilidi yüksek teknolojili ürün ihracatını artırmaktan geçiyor. Hukuk devleti ve öngörülebilir bir piyasa düzenini sağlamak, yabancı yatırımcı özelinde gerekli güvenceleri yaratmak, kurumların bağımsızlığını ve güvenini yeniden oturtmak, can ve mal güvenliği endişesini ortadan kaldırmak, yeni bir vergi düzenini getirmek, olmazsa olmaz yapısal reformlardır. Bunlar olmaksızın “yeni” ve “model” olarak anlatılan her senaryo, görevini terk eden Damat Berat Albayrak’ın hatalar zincirinden farklı olmayacaktır.

Türkiye Ekonomisi ve esnaf, sadece Korona yüzünden değil, yaklaşık 5 yıldır ciddi bir kriz içinde. Bu kriz reel sektör krizi olarak başladı, döviz kuru krizine ve finansal krize doğru ilerledi. Bugün ana sorunumuz hala yerli üretim ve döviz borçluluğudur, cari açıktır ve istihdam yaratamayan büyümedir, uluslararası yaptırım tehlikesidir, ithalatı artmadığı müddetçe ihracatı katlanamayan bir ticaret düzenidir. Devlet, daha fazla borçlandırmanın, geçici vergi ertelemesinin, Korona döneminde daha fazla idari para cezası kesmenin, daha fazla dolaylı vergi toplamanın aygıtı değil, esnafa ve vatandaşa doğrudan desteğin, hibenin, temel ihtiyaç malzemesini karşılamanın odağı olmalıdır. Sosyal devlet, anayasal görevi gereği, bir salgın için radikal karar alacaksa, bu kararın yaratacağı ekonomik kayıpları karşılayacak bir transfer mekanizmasını oturtmalıdır. Toplum eve kapatılacaksa, devlet hiç olmadığı kadar açılmalıdır. 2020 Haziran ayında kayıplarını karşılamak umuduyla dükkan açan esnaf, devletten maske ve temizlik malzemesini dahi görememiş ama devletin esnafla arasına koyduğu “mesafe”yi yeterince hissetmiştir.

Türkiye ekonomisi Korona’ya kur krizi ve borç krizinin tam ortasında yakalanmıştır… Kredi risk primi hala çok yüksek ve her an yine fırlayabilir (354 puan/4 Aralık 2020). Türkiye ekonomisi ve ticareti yatırım yapılabilir olmaktan çıkarılmıştır. 1 Ocak 2020’de 278 olan kredi risk primi (CDS), 19 Mart’ta 586 puana, 7 Nisan’da 651’e, 20 Nisan’da 623’e, 10 Mayıs’ta 643’e fırlamış; 9 Haziran’da 425’e inerken 10 Temmuz’da 517’ye, 7 Ağustos’ta 595’e, 24 Eylül’de 568’e çıkmıştır. 18 Kasım’da CDS primi 405, 9 Aralık'ta 354 olan ülkemizde, yabancı yatırımcıya güven verilemiyor.

Enflasyon oranımız 185 ülke arasında en yüksek 15. sırada (20 Kasım/ Kaynak: https://tradingeconomics.com/country-list/inflation-rate). Milli geliri 250 milyar Doların üzerindeki ülkeler arasında en yüksek 4. Enflasyon oranı bizde (%14.03 bizde, Venezuela, Arjantin ve İran önümüzde). Yüksek enflasyon, yüksek genç işsizliği, düşük yerli üretim, düşük teknolojili üretime dayalı ihracatla dünya ihracat pazarının sadece binde 89’luk payını alıyoruz, dünya pastasına çatal sallıyoruz ama yüzde 1 dahi alamıyoruz. Ülke genelinde İmalat sanayiindeki girişimlerin %56,9'u düşük teknoloji faaliyetlerinde yer alıyor. Düşük teknoloji faaliyetlerinde yer alan bu girişimler, toplam istihdamın %52'sini, toplam cironun %38,5'ini oluşturuyor.



Kaynak: Fatih Parlak, Twitter görsel paylaşımı: https://twitter.com/M_Fatih_Parlak/status/1335241090828529664/photo/3

Yüksek borçluluk, yerli üretime dayanmayan bir kredi borçluluğuna ek olarak, sürekli artan girdi maliyetleri bizim sektörümüzün de belini büküyor. Açıklanan kredi paketleri konuta ve tüketime bir nebze yönelse de, asıl sorunumuz olan TL’den kaçış ve dövize yönelme yani dolarizasyon geleceğe dair kaygıları artırıyor. Bankalardaki her 100 birim paranın 56.3’ü döviz oldu. Güvenin kalmadığı bu yapıda vatandaş her şartta dolara koşuyor, bankalardaki vatandaşın dolar mevduatı 163.5 milyar Dolara yükseldi, sadece vatandaşın bankalardaki toplam mevduatının yüzde 60.5’i döviz oldu, faiz artışına aldırış etmeyen vatandaş, TL’sini dövize çevirmeye devam ediyor.

Türkiye genelinde tüm özel sektörün, gelecek 1 yıl içinde reel sektöre ödemesi gereken dış borç 67.3 milyar Dolar, bankalara/finansal kuruluşlara 1 yıl içinde ödemesi gereken dış borç ise 52.8 milyar Dolardır. Reel sektör döviz açığı bir yılda 570 milyon Dolar artışla 165.2 milyar Dolara yükselmiştir. Krizin ve salgının derinleştiği her geçen ay, özellikle gerçek kişi/esnaf işletmeleri maliyetlere daha fazla direnememektedir. 2020 yılı Ocak-Ağustos döneminde, toptan ve perakende ticaret alanında kapanan işletme sayısı 8959’dur. KOBİ’lerin yılbaşından bu yana yüzde 40 artan kredi borçları 857.5 milyar TL olup 138 milyar TL’si döviz cinsinden kredilerdir.

2019’da 348 Avro olan asgari ücret, 2020’de 245 Avroya geriledi. Balkan ülkeleri, Çin ve AB pazarından daha ucuz işgücümüzü bu Korona sürecinde doğru/nokta atış teşvikler, vergi indirimleriyle, zamanında. Ayarlanacak fuar/organizasyonlarla lehimize çevirebilirdik ama bu fırsat kaçırıldı. Bulgaristan’da asgari ücret 286’dan 312 Avroya, Sırbistan’da 308’den 343 Avroya, Romanya’da 448’den 466 Avroya, Yunanistan’da 684’ten 758 Avro’ya, Fransa’da 1539 Avro’ya, Almanya’da 1584 Avroya yükseldi.

Kasım 2020’de ülke genelinde ihracat yüzde 1 oranında azaldı ve 16,1 milyar dolara geriledi, ithalat yüzde 16,1 oranında arttı ve 21,2 milyar dolara yükseldi. Dış ticaret açığı Kasım 2019 ile kıyaslandığında yüzde 155 artmış ve Kasım 2020’de 5.1 milyar Dolar olmuş. Toparlanmanın adı daha fazla dış ticaret açığı oldu.

2020 Ocak-Kasım döneminde ise Türkiye’nin ihracatı, 2019’un aynı dönemine göre yüzde 8,1 oranında azalarak 151,7 milyar dolara gerilerken, ithalat yüzde 3,6 oranında büyüdü ve 197 milyar dolar oldu. Türkiye yılın ilk 11 aylık döneminde toplam 45,3 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdi. Açık geçen yılın aynı dönemindeki 24,8 milyar dolara göre yüzde 82,5 oranında arttı. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı Kasım 2020’de yüzde yüzde 87’den yüzde 76’ya düştü.

Unutmayalım; Dünya 4. Sanayi Devriminde yeni üretim devriminin eşiğindeyken, biz yeni bir tasarımdan uzağız ama yeni çıkan Iphone 12 Pro’nun gramına 96 TL ödeyeceğiz (18 bin TL/ 187 gram). Toplam ihracat rakamımız artsa bile, ihraç ettiğimiz ürünlerin son 5 yılda yüzde 15 düştü. İhracatımızın kg başına değeri ise 1.69 dolardır. Kg başı ihracatta 10 doların üzerine çıkabilen 4 sektörümüz var… Çimento, toprak, seramik ürün ihracatımız ihracat birim değerini düşürürken, savunma sanayii ile övünmekten başka bir parlak hikaye yazmıyoruz. İhracatta; mücevherde kg başına 665 dolar, Savunma ve havacılıkta 62 dolar, hazır giyimde 13 dolar, deride 10 dolar düzeyindeyken, yüksek katma değerli üründe bu performansı göremiyoruz. 



Kaynak: "Dünya", 4 Kasım 2020. 

https://www.dunya.com/ekonomi/ihracat-ucuzluyor-haberi-487664


Bu şartlar altında, 2021 Bütçesi 1 trilyon 346 milyar TL'lik toplam ödeneği (Hazine Yardımları ve Gelirden Ayrılan Paylar dahil edildiğinde 1 trilyon 703 milyar TL) içinde;

    -Sanayinin Geliştirilmesi, Üretim ve Yatırımların Desteklenmesi için: 15.308.956.000 TL

    -Ticaretin Düzenlenmesi, Gelişi ve Kolaylaşması: 5.483.942.000 TL

    -AR-GE ve Yenilik için; 6.842.675.000 TL

    -Tüketicinin Korunması, Ürün ve Hizmet Güvenliği: 3.043.150.000 TL

    -Bilgi ve İletişim: 1.108.924.000 TL

    -Bölgesel Kalkınma: 1.047.027.000 TL

    -Kırsal Kalkınma: 6.039.973.000 TL ayrılmıştır.

Kaynak: https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/10/2021-Yili-Merkezi-Y%C4%B1netim-Kanun_Teklifi_WEB.pdf , s. 51.

 2018’de AR-GE harcamalarının milli gelire oranı %1.03, 2019’da 1.06 iken, 2021 bütçe teklifinde bu hedef 1.29, 2022’de 1.6, 2023’te 1.8’dir. Ülkemiz AB hedefi olan %3 oranının, 1980’lerde gerimizde olup sanayi ve teknoloji yatırımlarıyla kalkınan Güney Kore’nin %4.5’luk oranının hala çok gerisindedir. 2019 bütçesinden AR-GE faaliyetleri için yapılan harcama 14.9 milyar TL, kamunun dolaylı AR-GE desteği ise 6.4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Kamu ve özel sektör toplam AR-GE harcaması 2018’de 38.5 milyar, 2019’da ise 46 milyar TL olmuştur. AR-GE harcamalarının yüzde 64.2’sini özel, yüzde 6.6’sını kamu, yüzde 29.2’sini üniversiteler yaparken, 10 bin çalışan başına düşen AR-GE personeli sayısı 2019’da 60’tan 65’e çıkmıştır. 2021’de TÜBİTAK AR-GE projeleri için 2.2 milyar TL kaynak ayrıldı. 2021 AR-GE harcama hedefi, geçmiş yılların çok düşük artan AR-GE harcamaları ve üretimdeki gerileme, milli gelirdeki daralma dikkate alındığında, çok iddialı bir hedeftir. 

Ocak-Ağustos 2020 döneminde toplam ihracatımız 102.3 milyar Dolar olurken 2019’a göre 15.2 milyar Dolar gerileme yaşanmış (%12 daralma), asıl hedef pazarımız olan AB ülkelerine ihracatımız toplam ihracatımız içinde (ilk 8 ayda) 50.7’den 42.2 milyar Dolara düşmüştür (%43.1’den %41.2’ye düşüş). İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkelere ihracatımız ilk 8 ayda geçen yıla göre 31.2 milyar Dolardan 26.8 milyar Dolara gerilemiştir. İlk beş başlık itibarıyla; kara taşıtı ve parçaları ihracatımız ilk 8 ayda 17.5 milyar Dolardan 12.4 milyar Dolara; makine/cihaz/kazan ve parçaları ihracatı 11.6 milyar Dolardan 10.1 milyar Dolara; demir çelik ihracatımız ilk 8 ayda 7 milyar Dolardan 5.4 milyar Dolara düşmüş; elektrikli makine ve cihaz ihracatımız 6.2 milyar Dolardan 5.6 milyar Dolara; örme giyim eşyası ihracatı ilk 8 ayda 6 milyar Dolardan 4.8 milyar Dolara düşmüştür. İmalat sektörü ihracatımız yüzde 13.3 düşmüştür. Ocak-Ağustos 2020 dönemindeki toplam 135.3 milyar Dolar ithalat yapılırken ara malı ithalatı 102.1 milyar Dolarla toplam ithalatımızın %75.4’ünü oluşturmakta, geçen yıla kıyasla %4.1 düşüş sergilemektedir. 2020 yılsonu tahmini ithalatı 204 milyar Dolar olup ithalatın geçen yıldan %4.5 artması beklenmektedir.

2020 yılı sonunda kişi başına düşen gelir tahmini 57.947 TL/8381 Dolar olup, bu hesap bile yılsonu dolar kuru ortalamasının 6.91 TL olmasına bağlıdır. 2021 bütçe teklifine göre kişi başına düşen gelir tahmini 66.516 TL/8661 Dolar olup, bu hesap ise dolar kurunun 7.68 TL olmasına bağlıdır. Gelinen aşamada 2020 bitmeden dolar kurunun 7.50-8.57 TL bandını test ettiği bir haftalık belirsizlik ortamında dahi bu hesapların şimdiden tutarsız olacağı açıktır.