Osmanlı: Bir Dünya-İmparatorluğunun Soykütüğü |
http://www.dipnotkitap.com/index.php?option=com_content&view=article&id=146:osmanli-bir-dunya-imparatorlugunun-soykutugubaris-unlu&catid=2:son-cikanlar&Itemid=13 |
"Osmanlı: Bir Dünya-İmparatorluğunun Soykütüğü", son dönemde yayınlanmış tezler içinde okuduğum en nitelikli işlerden biri. Osmanlı'nın kuruluşunu "dünya-imparatorluk" kavramı üzerinden tartışırken, Braudelci uzun-dönem analizini imparatorlukların karakteristik-tarihsel özellikleriyle birlikte yorumluyor. Braudel ile İbn Haldun literatürünün birbirini tamamladığı iddiasını Ümit Hassancı çizgiyle somutlaştırıyor.
İslam etkisi ile Bizans/Roma etkisi arasında salınan Osmanlı'nın kuruluşu tartışması, sırasıyla millliyetçi-İslamcı bakışı ve oryantalist görüşü karşı karşıya getiriyordu. Barış Ünlü'nün kitabı ise, bu ikiliklerin her ikisinin de kuruluşa dönemsel olarak katkıda bulunmuş olabileceği üzerine kurulu. Elbette bir "ortayolculuk" değil, dünya-imparatorluk bakışının getirdiği bir ara yol, yöntem denemesi bu kitap. Dünyada Akad İmparatorluğu'nun Yakındoğu'ya etkisini (Amelie Kuhrt'un çalışmalarını ihmal etmeden) "uzun erimli" ve "spiral" çevrimlerini izledikten sonra İran/Pers egemenliğinin İslam devlet ve medeniyetine emperyal katkılarına yoğunlaşıyor, oradan Bizans/Roma emperyal yayılımının ve artı-ürünü bölüşme biçimlerinin Batı coğrafyasına, Osmanlı'nın kuruluşuna ve evrensel anlamda imparatorluk kültüne yansımalarına eğiliyor.
Marksizm eleştirisi tam da burada düğümleniyor: Devlet biçimlerine çoğunlukla üretim tarzları temelinde yaklaşıp imparatorluk karakteristiklerini, bunların etkilerini bir tür üstyapı unsuruna indirger, "küçümserseniz" imparatorlukların kuruluş tartışmalarını coğrafileştirmek ya da özcü bir "despotik yönetim" tartışmasına sıkıştırmak durumunda kalabilirsiniz, amacınız bu olmasa bile... Althusser'in Montesquieu'sine karşı Ümit Hassan'ın İbn Haldun'unu okumakta fayda olabilir.
Barış Ünlü'nün Eric Wulff'tan alıntıyla işlediği "vergisel üretim tarzı", imparatorluk anlayışının bir sonucu. Kitapta özellikle bu kavrama dikkat ederek "uzun dönemli" analize odaklanmada fayda var, çünkü artığa el koyma ve onu yeniden dağıtma süreçlerinde, vergisel üretim, merkez-taşra ikiliğini çözümlemede önemli bir anahtar. Doğu-Batı ayrımını eleştiren, onu yatay kesen, her coğrafyanın kendine özgü üretim biçimi olduğu klişesini kemiren bir özelliği var "vergisel üretim"in. "Vergisel üretim tarzı", ATÜT-feodalizm tartışmasına giriş için de değerli. İki kavramın aslında birbirini dışlamadığını, toprağa dayalı aynı üretim ilişkisinin birbirini dışlamayan biçimleri olduğunu anlatıyor. Merkezin mi, taşra/yerelin mi üretim ve bölüşüm süreçlerinde daha etkin olduğunu kavramak için, ATÜT ve feodalizm üzerinden gelişen yazına özcü coğrafi ayrımları aşma çağrısı yapıyor. Dolayısıyla, Osmanlı'nın kuruluşunda "tipik" üretim tarzlarını coğrafya ve despotizmle ilişkilendirme gayretlerine karşı çıkıyor, imparatorluk "tip"leri öneriyor.
Ünlü, Osmanlı'nın "başarısı"nı uzun bir "dünya-imparatorluk tarihi"nden çıkarsıyor. Osmanlı'nın başarısı tek başına bir dinin, devletin, fetih fikrinin, kültürün, uygarlığın, göçebelik/barbarlık ya da yerleşikliğin başarısı değildir; bunların tarihsel süreçteki birikimleriyle beliren, önceki imparatorluk kültlerinin katkısıyla şekillenen bir öyküdür.
"Büyük kuramsal" iddiaları olmayan, kuruluş tartışmalarına yeni bir yöntem önermeyi amaçlayan bu çalışma, sadece Osmanlı'ya bakışımı gözden geçirmemi sağlamakla kalmadı, nitelikli bir tezin bölümlendirmesinin nasıl yapılabileceği, tez dili-kitap dili ayrımının önemi hakkında değerli şeyler öğretti.
(Arka kapaktan)
"Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunu inceleyen tarih
yazımı yakın zamanlara kadar iki temel soru etrafında yoğunlaşıyordu. Bunlardan
ilki Osmanlı teritoryal genişlemesinin ardından yatan itici gücün gaza mı, yoksa
yağma mı olduğuydu. İkincisi soru ise Osmanlı’nın Bizans-Hıristiyan ya da
Türk-İslam uygarlıklarından hangisinin izleyicisi olduğuna yanıt arıyordu. İlk
soru etrafında süren tartışmaya idealist ve materyalist tarih felsefelerinin
mücadelesi damga vururken, ikinci sorunun odaklandığı tartışma
Avrupa-merkezcilik ile milliyetçiliğin çarpışma alanı olarak karşımıza
çıkıyordu.
Barış Ünlü, bu iki tartışmanın ötesine geçerek Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluş problemi üzerine yeni bir yaklaşım öneriyor. Yazarın
benimsediği dünya-merkezci yaklaşım zaman ve mekân açısından alışık olduğumuz
ölçekleri değiştirmekte, büyütmekte ve çoğaltmaktadır. Barış Ünlü böylece,
farklı zaman ve mekân karşılaşmalarının, dünya tarihinin yenilenen ve yinelenen
tarihsel örüntülerinin ve kültürlerarası etkileşimlerinin bir ürünü olan Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluş tarihini yeniden yazmaktadır.
Bu kitap, Osmanlı’nın dünya-tarihinin
derinliklerine uzanan soykütüğünün izini süren bir tarihsel sosyoloji ve sentez
denemesidir. "
İçindekiler