Murat Üçer iyi bir ekonomisttir. Özellikle de parasal ekonominin üstatlarından birisidir.
IMF ve Uluslararası Finans Kurumu'nda (IIF) yıllarca çalışmasının birikimlerini Türkiye'de pekiştirmiş ve yorumlarını her geçen gün daha ilginç noktalara taşımayı başarmıştır.
GlobalSource için yaptığı analizlerini sürekli okurum. İçlerinde mutlaka ilginç noktalar bulurum.
Bu haftaki yorumunda Merkez Bankası'nın aralık ayı başından bu yana aldığı önlemlere karşın artış hızı düşürülmeyen krediler konusuna bir kez daha eğiliyor.
ÇARPAN DÜŞÜYOR, KREDİLER ARTIYOR
Önce para çarpanlarına bakıyor.
Merkez Bankası'nın bir birim para bastığı zaman mevduatın kaç kat arttığını gösteren çarpanlarda düşüş son aylarda çok belirgin.
Döviz mevduatları hariç dar anlamlı (M1) ve geniş anlamlı para arzı (M2) çarpanları normalde 6 ile 7 değerleri arasında hareket ederken, aralık ayından itibaren süratle 4'e iniyorlar.
Bunun anlamı zorunlu karşılıkları artırarak alınan kararlar sonucu yaratılan mevduat azalmış. Merkez Bankası burada başarılı.
Ne var ki bu durumda banka kredilerinin artış oranının düşmesi gerekirken gerçekleşme bu yönde olmamış.
MEVDUAT DIŞI KAYNAKLAR
Bunun başlıca nedeni bankaların mevduat dışı kaynaklara yönelmeleri. Bankalar mevduat dışı kaynaklarını iki yönden artırmışlar.
Birincisini grafik bize gösteriyor. Bankalar, Merkez Bankası'nın politika bileşimini uygulamaya koyduktan sonra ellerindeki tahvilleri satıp yarattıkları bu kaynakları kredi vermekte kullanmışlar. Aktiflerinin kompozisyonunu değiştirmişler.
İkincisi ise bilanço dışı ya da altı işlemlerle döviz mevduatlarını yurtdışındaki bankalarla swap yaparak TL kaynak yaratmışlar. Bilanço dışı bu işlemler zorunlu karşılıklara tabi olmadığından kredilerde de daraltıcı bir etki yapmamış.
Türev araçlarının detayını ve nasıl yapıldığını bilmeden karar almanın zorluğunu gösteren bir örnek de bu.
Bankaların sadece pasif hesaplarını kontrol edebilen zorunlu karşılıklar, aktif ve bilanço dışı hesaplarda etkili olmadığı takdirde arzulanan sonuç elde edilemiyor.
Tabii burada banka kredileri artış oranı yıllık yüzde 25'e düşürülse ne sonuç alınır konusunu tartışmıyoruz. (...)
Gazi Erçel, Habertürk, 17 Mayıs