Hazırlık süreci baskı tereddütleriyle birleşen roman nihayet çıktı... Alaattin Usta, romanın yayına hazırlanması ve eleştirisi için bana teklif getirdiğinde, masayı kaplayan dosyaların arasında ona kibarca nasıl "hayır" diyeceğimi düşündüm. Ne var ki, sanırım bir yemek arasından dönüşümde, romanın ilk çıktılarını masada buluverdim, itiraz kısmetim kapalıydı.
Mazeret sıralamaktansa, okuyup eleştiri getirmekle yetinmeyi tercih edecektim. Notlar düşülmüş dosyayı iki hafta içinde kendisine iade etmeyi planlıyordum. Gelin görün ki, çıktılar arasında debelenirken, sanırım 100'lü sayfalardan sonra, eleştirip bırakmanın, bu romanı daha fazla çıkmaza sokabileceğini ve yazarına zarardan başka bir şey vermeyeceğini anladım.
"Güzel Çağ", antropolojiyle kafayı bozduğum, "politika-siyaset" ayrımları üzerine düşündüğüm ve edebiyatı "yan uğraş" hatasına düşerek okuduğum günlerde hazırlandı... İçime sinmeyen yerlere mızmız notlar düşüldü, karakterlere çoğu zaman sinmeyen küfürleşmelere ünlem çekildi, Ankara fetişinin yeraltı örgütleşmelerinin önüne geçtiği sahnelere itiraz edildi, çıplak siyasal argümanların ve sloganların kurguya yedirilmediği sayfalara üzgünlük çöktürüldü, devrimcilerin büyük dönüşümünü özetleyebilen "yoldaş'tan sevgili'ye" anlatısının romana fazla gölge ettiği sayfaların altı alternatif senaryo önerileriyle dolduruldu. "Deneysel roman" tercihinin altının doldurulmasına dair inatlaşmalar sürdü...
Ustam, tüm bu dili büyüklüklerime ve aylar süren okumalarıma ses etmedi. Onun baktığında yeri uzatan bi' gülümsemesi vardır, işte onu takındı... Kitapla beraber arka kapak da istedi, aşağıdakine gayret ettim. Roman benden çıkalı yaklaşık 3 sene olmuş, matbaadan çıkması şimdiye kısmetmiş...
"Güzel Çağ" çok okunsun, ama para verilerek okunsun... "Ver bi' tane de eve götüreyim, bak ben de isterim haa!"cılık kuyruğunda harcanmasın. Yoksa, beleş kitabın kapağı genelde ilk sayfasına yapışıyor.
arka kapaktan:
Devrim düşüncesinin “bir gençlik hastalığı” olarak görülmeye başlandığı günümüzde eski örgüt ilişkilerini, aşklarını, dostluklarını, değerlerini, kısacası yaşamın anlamını yeniden sorgulayanların anlatısı "Güzel Çağ"…
Yarınların güzel şeyler getireceğine dair insana umut aşılayan iyimserliğin çürümeye yüz tutuşu, Aydınlanmacı görüşlerin belki de tümüyle sorgulanışı olan bu eser, geçmişin “idealleri” ile bugünün “gerçekleri” arasında bocalayanların, kısacası araftakilerin konuşmaları… "Güzel Çağ", siyasi arayışlarla gündelik ilişkilerin arasındaki onulmaz bağlantıları harmanlıyor, eşitsizlikleri yeniden üreten “siyasetsiz siyaset” çağına direnenlerin de aslında içten içe ne kadar çaresiz olduklarına dikkat çekiyor. Çıkış yollarını kimi zaman “Ergenekon” benzeri örgütlenmelerde arayanların iç çelişkilerine tanıklık ediyor.
Yeni “gerçekler”in karşısında her ne olursa olsun yaşama tutunmaya çalışanları devrim ve cinselliğin bastırılmış, arka odalara kapatılmış “yasak ilişkisi”yle birlikte işleyen, politikayı gündelik yaşamdan dokuyan bu deneysel roman, Alaattin Topçu’nun üretken kaleminden okuyucusuyla buluşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder