Ara

'taksim'sin

Seni düşünürken
ya da öyle san'rı'ken
dinlememek lazım ne ses ne de benzerini...
güzel “şey”, tarifi zor olsa da
başı-sonu sen'li
ama yoksun.
“şey” derkenki kadar dışa kapalı,
kendimi paraladığım,
içte kendiliğinden çoğalan anlam...
sen-sen anlamın başı-sonu,
bellek ele-kaleme ve
kâğıda -ayık zamanlardaki adıyla- teslimse
ve kafa 'şirin'ken -'güzel' başka bi rütbe aman!-
bellek safdışılığı meziyet sayıyorsa
ve sabah dimdik ayaktayken
yine sana gevişliyorsa...
her şey sana ulaşmadığımca anlamlıysa,
her “şey”e yüklenen
akşamdan kalma değil,
sabahtan milatlıysa,
azıklıysa ez cümle,
o vakit gece virgülsüz olmalı,
sen de hem büyük harf hem nokta...
aha da işte,
cümlenin keskinliği,
sözcüğün netliği,
devrikliğin gereksizliği ve fuzuli sayılışı,
zapt-u raptın egemenliği,
”araf”ın zaferisin...
ve ben sana rağmen
sen-im, -in değilim...
'tek-el' kurdum,
sorma bir “şey”, zira lal, meziyetim...
geri dönüşleri marifet saymamdır
en uzun çetelem,
sen olmasan aslında,
ki çetele nazarında yoksun ve elbet'tek'i ben yoksun,
derecelenmen kesilmez / kesilir
aha da yukardaki 'taksim'sin, üstüne geldin kalemin
ne orada ne de buradasın, tam da bölensin...
bir bu kadar “araf”sın yani...
tam da 'taksim'sin...
ne benlesin /ne bensiz
oysa sen elbet'tek'i bizsizsin...
yanılmam avunmamdandır doğrusu,
gün geçtikçe dışarıdan üstüme çöken
benim olmaya başlayan
netlik kaygı-m...
aklımı bulandıran,
alışık-sız-lığım,
'tek'insizliğe terk edilişim
kendime uzanışım ve
“ve”ye bile yön / rota
çizemeyişim...
cümlenin başında mı sonunda mısınız
“ve” ve sen, karar verin artık!...
“3 nokta”ları sözüm ona
dolu tutma yalanım,
yalanın keskin ürpertisini
bile bana yabancı kılıyor (...)?

ara sorularım, seninle ilgisi yok:
yalan-modern mi?
müzik seni ya da sana bulmama engel mi?

devam...
sana bir “şey” duydukça,
sert adıyla; depreştikçe
araya katalizör (?) sokmam
belki de asıl bu beni senden koparıyor.

Müziksizlik -
?
-
- senlilik

Müzik ?
-
-
- sen


Kasılmak → sen
biz → kısılmak

sessizlik varsa eğer
ve en çok o an seni
düşlüyorsam (her ne fiilse?)
konuş'tuğunda' artık bende karşılığın var mı?
Yok...
konuş'ursan' ihtimalim artar,
malum, sessizlik harçlı hayalim
geniş zamanların müridi...
susmanın duacısıyım,
konuş'tuğunda' biteceksin, yapma!
Bir yeni dönüş?...
Bocalama hali, bir nevi desen ilmihali...
'tekçi' bir yorum, sana kapalı...
dönüşlülük mü bu o zaman?
Sert soru, çünkü yanıtı da bana ait,
dayanılmaz söz mülkiyeti, platonizm'im'in mayası...
“3 nokta” israfperestliği cabası...
İçe kapanık, açıldığı anda
sen yoksun (,) artık...
çünkü'ler başlıyor...
katı / çünkücü izahat fetişizmi iliğine işliyor
doldurmadık boşluk kalmamacasına,
başlıyor gözenek katliamı...
doldur! Emir kipi sahteliklerle becayişte,
sahtelik meçhul,
emir hem demirbaş, hem gayrimenkul,
nice ki, gayrimenkule duacıyız,
sırf emir peydah olmasın diye / diye de dikilmiş karşıma 'emir!' diye...


27 Ekim 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder