Ara

Bizi kör eden sevmek değil sevilmek!





Aşkın gözü kördür, derler.. Binlerce yıllık inanıştır. İnsan bu lafın etkisiyle alttan alta sevince aldanacağını, sevince aldatılacağını düşünür...
Sonra Allah'tan gün gelir, âşık olur.
Anlar ki, aşk göz göre göre, bile bile ilerlemektedir o başı sonu belirsiz gözüken yolda!
Anlar ki, bu lafı aşkın acısını çekenler ile aşksızlığın acısını çekenler bir olup uydurmuşlar!
Evet! Doğrudur. Elbette âşığın bakışı farklıdır! Hiç benzer mi sevmekten korkanın bakışına!
Hani rivayet edilir ya...
Leyla'ya bakıp burun kıvırmış zamanın sultanı. "Mecnun'un sevdiği kadın sen misin" demiş horlayarak. İnceden gülerek "Sizde Mecnun'un gözleri ne arar" demiş Leyla sultana...
Öyle işte! Görür âşık!
Cesaretle bakıp görür. Onun gözleri köşeleri, duvarları, sınırları, yargıları yerle bir eder.

***
Yahu... Bir dakika! Benim yazacaklarım bunlar değildi!
Ben günümüz ilişkilerinin "görme biçimleri"ni yazacaktım. Hani tanınmış psikanalist Darian Leader'ın "oraya buraya atılmış erkek çorapları işler iyi giderken sevecenlik yağmurlarına neden olur; işler kötü giderken birdenbire kötü kokmaya başlar" dediği şeylerden söz edecektim...
Sadece o kadar mı?
Mesela beş sene önce kankileriyle "Oha! Magandaya bak, sevgilisine hediye olarak televizyon kanalı satın almış" diye kıkırdaşarak dedikodu yapan kızların olay gerçekten kendi başlarına gelince, bunu aşkın simgesi olarak görmesine yol açan dünyayı sorgulayacaktım.

***
Birkaç yıl önceydi.
Ünlü bir mankenimiz bir ay boyunca bir firmanın katalog çekimlerinde çalışmıştı. Sonra o çekimler nedeniyle verilen bir kokteylde tanıştığı işadamıyla "aşk yaşamaya" başlamıştı.
Ve adam o çekimlerin tümüyle tanışma taktiği olduğunu, kendisinin düzenlediğini ve katalogun hiç basılmadığını açıklamıştı.
Anlayacağınız, apaçık bir "hile"den, bir "tuzak"tan görünüşe bakılırsa kocaman bir aşk doğmuştu ve herkes bunu pek hoş karşılamıştı!
Gerçek şu ki, asıl arzumuz ve hırsımız sevmek değil, sevilmek! Sırf sevilmek uğruna, dün ve belki yarın "şapşalın teki" veya "magandanın hası" diyebileceğiniz birisi o gün size "zeki veya güzel" gelebiliyor. Yani bu işlerde bir "hainlik", bir tuhaflık olduğu kesin!
Neden? Çünkü bizi asıl kör eden sevmek değil, sevilmek!
Hep diyorum ya...
Belki de şu hesaplı kitaplı sevilmeler dünyasında, gerçekten sevmeye daha sıra gelmedi!

Haşmet Babaoğlu, Sabah, 27.03.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder