- Ben hep derim, Ankara'nın en iyi tarafı, İstanbul'dan dönülmesidir. Nüfus
çoğalıyor. Göç alıyor, Ankara. Nüfus arttıkça iletişim de azalıyor. İnsani
ilişkiler de kayboluyor. İnsanlar geldiği köy kültürüyle yaşar gibi yaşamak
istiyorlar. Kent kültüründen yoksunlar. Hayatın telaşı, geçinme kaygısı
içerisinde böyle bir yaşamı öğrenmeye vakitleri olmuyor. Kimse de öğrenmelerini
istemiyor, gerçekten.
- Atatürk Orman Çiftliği'nin bugünkü durumuna ne diyorsunuz?
AOÇ denilince ben hep siyasi krizleri hatırlarım. Çünkü siyasi değişime
uğratılıyor.
Habertürk-Ankara, 11 Nisan 2012
- Ankara sokaklarını nasıl oluyor da bu kadar çok iyi biliyorsunuz?
Eskiden polis bizi kovalardı. Biz de polisten kaçmak için sokaklara dalardık.
Bu nedenle sokakları çok iyi biliyorum. (Gülüşmeler) İşin şaka yanı. Böyle bir
soru, bana yıllar yıllar öncesi Doğan Taşdelen'in (Çankaya eski belediye
başkanı) ‘Demokrat Çankaya' diye çıkarttığı gazetede benimle yapılan bu
röportajda da sorulmuştu. Kitabımda da anlatıyorum. Ben şöyle yanıt vermiştim:
Çocukluk ve gençlik yıllarımda Ankara'nın merkezi Ulus ve çevresiydi. O
yıllarda Ulus Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı daha dikilmemişti. Sıhhiye'den
Bakanlıklara kadar olan bölüm ise boş alandı. Çocukluk yıllarım, Bakanlıklar,
Selanik Caddesi, Mithatpaşa Caddesi ve Meşrutiyet Caddesi'nde geçti. O
tarihlerde Gaziosmanpaşa ve Kavaklıdere civarında üzüm bağları ve bağ evleri
vardı. Okul hayatıma Mimar Kemal İlkokulu'nda başladım ve oradan mezun oldum.
Daha sonra Kolej'de (TED) okudum. Üniversite yıllarım ise ODTÜ'de geçti. ODTÜ o
yıllarda Meclis'in arkasındaydı.
Bir doğma büyüme Ankaralı olarak elbette bu kentin sokaklarını, caddelerini iyi
bilirim. Hem bu kadar karmaşık bir kent değildi. Planlı ve çok düzenliydi. 1931
yıllarda Konur, Selanik, Meşrutiyet. Tek tük evler. Bomboş bir şehirdi.
Sokakları temiz ve güzeldi. O sokaklara damgasını vuran ya da o sokağı kuran
insanların isimleriyle anılırdı. Ama şimdi...
Ulus Meydanı
- Yani Ankara'nın tarihi sokak ve cadde isimleriyle mi oluşur?
Pek sayılmaz. Şimdi keyfe göre, siyasi konjonktüre göre isimler konuluyor.
Durmadan sokakların isimleri değişiyor. İnsanların alışkanlığı vardır. Örneğin,
Köroğlu caddesine Uğur Mumcu Caddesi dediğiniz zaman – ki Uğur Mumcu bir alt
sokakta katledildi ve o sokağın ismini de ‘Uğur Mumcu'nun Sokağı' olarak herkes
benimsedi- kimse alışamadı. Taksiye biniyorsunuz Uğur Mumcu Caddesi'ne deyince
şaşırıyor. Ama Köroğlu dediğinizde herkes biliyor. İsimler böyle keyfe keder
değiştirilince insan yabancılaşıyor, o şehre.
- Belediye başkanların projelerinden geçilmiyor? Ne diyorsunuz, bu
projelere?
- Para kaynağı. Başka bir şey söylemem. Anlayan anlar.
- ODTÜ'ye Kimya Mühendisliği'ne girmeniz, Türkiye'nin geleceği açısından ne
gibi etkisi oldu. Sizin için değil, öğretmenleriniz açısından söylüyorum.
Kale'ye çıkmayan dolmuş
(Kahkahalar...) Ya, yok sanıldığı gibi değil. Yani olayın bir siyasi yönü yok.
O zamanlar hiç biri siyasette aktif değil. Dördünün de ortak özelliği 1924-1925
yaşlarında doğmaları. Hepsinin derdi askere geç gitmek. 27 Mayıs'da hepsi
askere alınıp yedek öğretmen olarak gönderiliyor, ODTÜ'ye. Kendi iradeleri
değil yani, askeri tayin....
- Kitabınıza sizin meşhur Ankaralı hayvanlar yazınızı almışsınız. Hani,
Ankaralı hayvanları (mecazi değil, sahici!) yazdıktan sonra size yakın siyasi
ve bürokratik çevrenizden soru yağmış. " Benden ne zaman bahsedeceksiniz?
Haberim olsun, birkaç bin tane alıp seçmenlerime dağıtayım..." diye.
Verdiğiniz yanıtı siz söyleyin?
Yanıtımı da yazarak vermiştim. Kitabımda da var. Kendilerine zor anlattım.
"Bu politik bir yazı değildir. Ankara'nın sahici hayvanlarından söz
ediyorum. Sonradan olmalarından değil..." (Kendimizi artık tutamıyoruz,
kahkahaları koyuveriyoruz)
Adnan Gerger-Kurthan Fişek... Hocanın evinde.
- Peki şu andaki Ankaralı hayvanlarla (sahici) o zaman ki hayvanlar (sahici)
fark görüyor musunuz?
Artık, inek, keçi, at göremiyorum. Kedi-köpek görüyorum. Bir de yeni çıktı.
Ankara Kedisi. Söyle, Sebep? Sebep, şehre artık inek, eşek, öküz sığmıyor. Bu
nedenle kedi-köpek sayısında artış var.
- Kuğulu Parkı'n müthiş öyküsü var, kitabınızda. Ben onu anlatmayacağım. Şu
anda Kuğulu Park kime ne çağrıştırıyor?
Kuğulu Park, şehre uymuyor. Kırsal güzelliği var. Kırsal çağrışımları var. Oysa
kentleşmeye kurban edilmek isteniyor. Düşünün canım, yerini. Orada 5 Kuğu
olacağına, çocuklar o ağaçların altında nefes alacağına, dikersin AVM'yi...
İşte bu mantık da kimilerinde çağrışım yaptırıyor...
Neyran-Kurthan Fişek...
42 yıl, dile kolay...
- Yani, bu mantık kentin değişim mantığım mı? Neden?
Evet, aslında gerekçelerinden biri bu. Mevcudiyet geçmişe ayak uyduramıyor.
Geçmişi değiştiremediği için unutturuyor.
- Son soruyu yine kitabınızdan soralım. Ankara, isyanlar kenti diyorsunuz.
Ankara isyanları oynamıyor mu, artık?
- İsyanları oynamıyor. Uysallaştı.
- Son söz?
Ben yine de bu kenti çok seviyorum. Hiç olmazsa hâlâ bir siyasi kimliği var.