9.
Yalnızlık
boşluktur
içimizde;
sisli
yamaçlarında babalarımızın
dev
gölgesi dolaşır.
Babalar
ki,
bizde
bitmeyen upuzun tiratlardır;
bir
masal ağacına benzeyen ellerini uzatıp
ellerimizden
çocuklarımızı
okşarlar.
Torunlarına
baba derler sonra,
sürekli
değişen sesleriyle
torun
çocuğunda hortlayarak.
Babalar,
alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.
Kimi
zaman asarlar kendilerini tütün dumanına
bir
akşamın ince yerinde
yorgun
yorgun,
kimi
zaman iç kanamalı bir şilep gibi
rakıya
demirlerler yüreklerini;
kimi
zaman dayanamayıp kusarlar
bizi
hızla,
kimi
zaman silerler görüntümüzü
kızları
olmamış bir kızla
ve dönüp
dolaşıp baba kelimesinde yaşarlar.
Bu
kelime biricik evleridir onların
ve
onların,
koşulsuz
sevmek gibi
sonsuz
bir mahkûmiyetleri vardır;
severler.
Babalar
ki, bizim tamamladığımızdır;
döverlerse,
yalnızca
kendilerini döverler.
Erken
çizilmiş karikatürlerimizdir babalar bizim;
onları
tamamlaya tamamlaya
çocuklarımızla
tamamlanmaya koşullanırız.
Elimizden
biricik bir el eksilse,
yanağımızdan
küçücük bir ağız düşse
ya da
kulak
mememizde asılı duran
ve
zamanı örtündükçe
inatla
sesimize benzeyen o ses
sessizliğe
dönüşse;
telaşlanırız
hemen.
Ellerimizi
yitiririz birdenbire, yokturlar;
yanaklarımız
tozlu bir ülkedir
unutulmuş
masallarda
ve
şuramızda
bir
gökyüzü sürekli kuşsuzluğa doğurur kendini
ve
eşyalar
aslında
birer boşluk olduklarını anımsarlar ansızın
sonra
boşluk taşar boşluk kelimesinden,
taşar.
Artık ne
yapsak yapmıyoruzdur,
ne
yıksak yıkmıyoruzdur.
Babalar
ki, yalnızlığın en uzun tarihidir
içlerinden
gelip geçtiğimiz.
Yalnızlık,
çocuk
kılığında bir babadır
torunların
büyüttüğü.
Ve
her
terekede bir yalnızlık vardır
sulh
hakimlerinin göremediği.
HASAN ALİ TOPTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder