Ara

Eldivenler...



Bugün kitapçıda elimi sürdüm kapağına; 
özenli, çekici,
sert ama yumuşak
pütürlü ama düz
anlamlı ama boş şeyler çağrıştırdı ilkin... 

Bir çocuk ısrarcılığıyla paçalarımı çekiştiren ismi, 
sarıp sarmaladığım hatıra bohçasını hafiften araladı...

Karnım soğudu inceden,
o sivri incelik yukarı tırmanıp ağrıya benzer bi saplantı yaydı boğazıma...
Gün boyu dilimde boş boş dolanan avare ağız kuruluğum, önce pek de anımsayamadığı bir hisle irkildi, çalkalandı. Midemi tekmeledi, ama mide ondan da aylaktı, kusamadık...

"Eldivenler, Hikâyeler"in içini yokladım, o gereksiz ve edebiyatın hazıryiyicisi, asalağı hızlı okuma tekniği ile kitabın ilk öyküsü "Eldivenler"i bir 'çırpı'da okudum. 

'Bir çırpınışta okudum' mu deseydim yoksa?.. 

Yok yok, aslında 'okuduğumu sandım' desem daha dürüst olurum. 
Bu, belki de adından dolayı öyküden kaçmaktı. 
Bana çağrıştırdıklarıyla;
gecikmiş ve artık gereksiz, anlam'sız bir hesaplaşmadan kaçış... 

Halbuki, kendime kızıp hırsımı hızlı okumayla kitaptan çıkarıyordum. 
Bir an öyküyü unuttum, gözüm sadece üstünde geziniyor, 
anılarımı çağrıştırdığı için onu yavan yavan 
ve 
hesap sorarcasına, dişleye dişleye yalıyordu... 
Öykünün altımda acı çektiğini, 
anlaşılma ihtiyacı duyduğunu hissettim.
Oysa tutku'suz bir buluşmaydı bu ve çok çıkarcıydım...

İşini bitirecek, yatağa attıktan sonra bir daha yüzüne bakmayacak adamın gereksiz göz süzmeleri, tavlama denemeleri gibiydi bu sapkın sapıklığım... 

Öyküyü, "hatırlama"ya metres ettim... 
Öykü, "hikâye" anlatıyordu, kopmuştum ondan. 

Yanımdaki adamların sayısı, kitapçıların o tenha zamanında tesadüfen çoğaldı gibi geldi bana. Malum, 'iş tutuyorduk', seyircisi çok olacaktı... Bu saatlerdeki olağan raf sessizliğini ayak sürümeleriyle bozduklarında kendime geldim. 

Anılarımın "metres"i öykünün üstünü örttüm, yerine koydum,
'iş'ini bitirmiş, boşlukta gezinen ama uçtuğunu zanneden adamın umarsızca fermuar çekişine tişörtümü düzelten ellerim uydu, 
kasiyere mahcup bir bakış fırlatarak çantamı omzuma asıp çıktım... 

Uzun bi aradan sonra ilk kez çıplaklıktan utandığımı hissettim. 
Kerhanedeyim sandığım için mekândan özür diledim... 
Ama suç anılarda; depreşmeselerdi... Ben mi onlara "kudurun!" dedim?

14 Eylül 2009


-Arka kapaktan-

Murathan Mungan'ın yaşama dair derin ve incelikli gözlemlerle zenginleştirdiği bu öyküler, kadınlar hakkında, erkekler hakkında, ilişkilerin gerilimi hakkında, ebeveynler hakkında, zamanın geçiciliği ve bazen de "oturup kalması" hakkında, tesadüfler hakkında, kısacası hayat hakkında...

"Eldivenler, hikâyeler" on öyküden oluşuyor:
Eldivenler, Ansızın her şey, Kaset, Yaz gibisi var mı? Kötü adamla kötü kadının aşkı üzerine küçük bir film, Krepen'in duvarı, Islık, Çarpışma, Tabut ve Geçici kesinlikler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder