Ara

Nash dengesi değil, Pareto çözümü!

 


(...) Belli ölçülerde zaruri olsa da, benimsediği tüme varımcı bilimsel metot gereği, modern ekonominin, aşırı indirgemeci bir mantıkla karmaşık gerçeği basitleştirip karikatürize etmesi tehlikelerle dolu bir süreç.


Hele işin entelektüel olarak arka sokaklarına sarkamayan, yani iktisadın 'hal' dilini (hermeneutik) kavramayan yeni nesil iktisatçıların bu dehlizde tümüyle kaybolduğu, kullandığı modellerin varsayım ve kısıtlamalarının altında kalarak, bulduğunu zannettiği sonuçları bile yorumlamaktan aciz kaldığına sıkça şahit oluyorum. Nitekim 'veri ve model saplantısının' küresel krize giden yolda ne kadar etkili olduğu artık kabul ediliyor. Sırf anlaşılır olma ve genelleme yapabilme adına birçok parametre 'sabit' varsayılıp, bazıları 'dışsal veri' olarak alındığında, modelin sunduğu sonuçlar ile ancak körün fili hortumundan tarif etmesi gibi bir şey doğuyor.
 
Seul'deki G-20 Zirvesinden, küresel krize bireysel ve bencil çözümlerle karşı konulmaya devam edileceği anlaşılıyor. Yani, ulus devletler, Pareto-vari çözüm yerine, daha geri olan Nash-vari stratejiye kayıyorlar. Pareto yaklaşımı, hem üretim hem de bölüşümde iktisadi etkinliği açıklamak için kullanılıyor. Basitçe, iktisadi mübadele sürecinde ortaya çıkan en etkin kontrat; 'taraflardan birinin durumunu daha kötüleştirmeden, diğerinin durumunun daha fazla iyileştirilemediği' noktadır. Taraflar için en ideal olan bu noktanın dışındaki her bölge birinin lehine, diğerinin aleyhine olup, etkin ve sürdürülebilir değildir. Öyleyse daha etkin bir sonuç almak üzere atılacak adımlar var demektir.
 
Nash dengesi ise çatışan çıkarlar ortamında geliştirilecek stratejileri ortaya koymaktadır. Adına oyun teorisi denen bu alanda çok fazla testler yapılarak, bir ucunda kazan-kazan yönündeki ortaklaşa çözümün, diğer ucunda ise 'kaybet-kaybet' şeklindeki en kötü seçeneğin yer aldığı ihtimaller dünyasında oyuncuların nasıl davranacağı tahmin ediliyor.
 
Hapse tıkılan iki zanlı üzerinde yapılan testler, bunlardan en bilinenidir. İçinde itiraf ve inkar şeklinde iki seçenek olduğuna göre, iki kişiden dört muhtemel sonuç sadır olacak. En düşük (birer yıllık) ceza için ikisi de itiraf etmeli. Biri itiraf, diğeri inkar ederse, itirafçı eve döner, diğeri çürür (20 sene). İkisinin de itirafı durumunda makul ancak inkardan çok daha yüksek (8 sene) ceza yerler.
 
Diğerinin ne yapacağını bilememek sizi yer bitirir. O halde ne yaparsınız? Diğeri inkar ederse, sen inkar et, evine dön! Diğeri itiraf ederse, sen de et, bari çürüme, 8 yılda kal. Görüyorsunuz, ahlaki boyutu bir yana, diğerinin ne yapacağından emin olunmadığı sürece, ikisi için de dominant strateji 'itiraftır.' Sonunda hiçbiri en iyi ödülü alamamış, ancak ikisi de en ağır cezadan kurtulup, orta karar cezaya çarptırılmışlardır. İşte bahsettiğimiz Nash dengesi budur. Ve açıktır ki asla en ideali değildir. En ideali, inkar üzerindeki işbirliğidir ancak bu ortaya çıkmamıştır. Hatta bunun yukarıda bahsettiğimiz Pareto dengesiyle aynı sonucu vermediği de yeterince açık olmalıdır.
 
Tek perdelik oyunda genellikle Nash dengesi ortaya çıkarken, tekrarlanan oyunlarda insanlar tecrübelerden öğrenip işbirliğine ve Pareto dengesine gidebilirler. Yine de kişiler açısından en ideal olabilecek Pareto çözümü, zorunlu olarak toplumsal açıdan da en ideali anlamına gelmiyor. Piyasalardaki oligopolcü ve tekelci davranışlar, tüketicinin aleyhine oluşturulan ve aslında yasak olan bu işbirliği sayesinde ortaya çıkar. Ancak yine de aç gözlülük nedeniyle işbirliğinin altını oyan 'acaba şu an diğeri ne yapıyor' kuşkusu ortaklığın altını oymaya devam eder.

Küresel krizde Pareto optimal çözüm varken, Nash dengesi yönündeki adımlar dikkat çekiyor. Keçiyi yardan uçuran bir tutam otmuş. Kısa vadeli çıkarlar için insanoğlunun bindiği dalı kesmesi ne ilk ne de son örnek. İnsan, imtihanında aslında kendi ektiğini biçiyor ancak suçu da dağa bayıra atıyor.

İbrahim Öztürk, Zaman, 18 Kasım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder