Ara

Halk hareketinden 'parfüm devrimi' çıkartmak


Bin Ali'nin 30 yılı aşkın iktidarda tutulmasının tek nedeni olan İslamcı En-nahda Hareketi'nin Tunus'taki sözcüsü yaşananları bir devrim süreci olarak tanımlıyor. Bu sözü bir kenara not edip Türkiye'deki devrim/ci yorumlara göz atalım. Aslında Tunus'ta yaşananlar bu anlamda bir zihniyet çözümlemesi, hatta ideolojik önyargıların aynası sayılabilir.

Tunus'ta yaşananların bir devrim mi, halkın ekmek kavgasından ibaret bir ayaklanma mı yoksa sistem içi bir yenilenme mi olduğu konusunda hemen herkes zihnindeki hazır kalıplara bakarak konuştu. Bunda en önemli faktör Tunus'un dışarıya kapalı olması ve olayların ani bir biçimde gelişmesi kadar bu Arap-Mağrip coğrafyasına olan yabancılığımızdır. Tıpkı komşumuz Irak'a gerçekte ne kadar ırak oluşumuzu geç fark eden medya ve entelijansiyamızın durumu gibi...

Tunus'ta yaşananları anlamlandırmak için ortaya konan görüşler; çok moda hale gelen ve hemen hiçbir risk içermeyen ve genellemelerle yüklü jeopolitik, jeostratejik analizler adeta hazır ders notlarından çıkarılmış yazılar gibiydi. Bölgeye dair bilgisizliğimizi yaldızlı genellemelerle kapatmaya yönelik çabalar...

Bir halk hareketinden, muhalif bir başkaldırıdan heyecan duyması beklenen; baskı karşıtı ve özgürlüklerden yana olmakla övünen önemli bir kesim olaya ilk günden itibaren istihzaî bir bakış sergiledi. "Bu İslamcılar zaten devrim yapamaz" demeye getiren bir yaklaşım... Oysa Cezayir'de, Tunus'ta ekonomik ve siyasal hak taleplerinin nasıl bastırıldığını, sistem içi meşru yoldan iktidar yürüyüşünün nasıl provoke edilerek kitlesel ayaklanmaya ve ardından silahlı çatışmaya çekildiğini bilmeyen yok. Zeynel Abidin Bin Ali'nin başta Fransa olmak üzere "gelişmiş Batılı demokrasi"nin kıblesi ülkelerce İslamcı muhalefeti en acımasız yöntemlerle nasıl bastırdığını hatırlamak gerek. Foreign Policy'de Michael Koplow tam da bu konuya parmak basarak "Tunus devriminin niçin İslamcı olamayacağı"nı ispatlamaya çalışmış. Rejimin acımasızlığı, her türlü muhalefeti yerle bir ettiği, ülkenin en güçlü muhalefet hareketi En-nahda'nın hangi işkence yöntemleriyle yok edildiğini sıralamış. Bu tez bizdeki istihzadan daha tutarlı görünse de Tunus'taki toplumsal dinamikleri okumaktan uzak görünüyor. İslamcı muhalefetin gücünün organizasyon yeteneğinden çok taleplerinin toplumsallığından, sahihliğinden kaynaklandığını atlayan bir bakış açısı. Nitekim rejimi elinde tutanlar yeni düzenlemelere her an hazır olsalar da tek çekinceleri; daha özgürlükçü bir sisteme İslamcıların damgasını vurmalarıdır. Sürgündeki lider Gannuşi'nin dönüşü yeni dönemin önündeki en büyük sorun. Bu sorun ileri demokrasinin beşiği ülkeler için de hâlâ geçerli. Her ne kadar Gannuşi'ye İngiltere sığınma hakkı tanısa da, tatilini Tunus'un muhteşem sahillerinde yapması için Fransa, Almanya hatta İngiltere'nin Bin Ali'nin hâlâ dostu olduğunu söylüyor, Robert Fisk.

Tunus'ta gerçek bir devrimin yaşandığına inanmak isteyen ve gelişmeleri alabildiğine abartarak erken zafer ilan eden çevreler ise adeta önü açılmak istenen devrimin ne türden bir İslamcılık olduğuyla yüzleşme cesaretinden yoksunlar. Türkiye modelini İslamcılık olarak hazmedebilenlerin, Tunus aynasında kendilerini görerek içlerine sindiremedikleri durumu meşrulaştırmak isteyen bir halleri var. Baskı ve yok etme siyasetiyle ehlileştirilen, 'makulleştirilen' eski İslamcıların gelinen noktayı dönüşümlerinin başarısı ve haklılığı olarak görme eğilimleri Tunus'ta uç verdi.

Bu nasıl devrimdir ki, diktatör ülkeden apar topar kaçıyor ama yerine kimse gelmiyor? En-nahda Hareketi'nden nefret eden sistemin sahiplerinin ılımlı geçişi kendi kontrollerinde gerçekleştirmek istediklerini söylemeye gerek yok. Sistem değişecek, demokratikleşecek ama seçkinler kadrosu ayrıcalıklarını sürdürecek... Bu sihirli formül her zaman işlemeyebilir. Eğer küresel bir dizaynın parçası olarak gerçekleşiyorsa (Genelkurmay Başkanı'nın Amerika ile temas kurduktan sonra diktatöre kapıyı gösterdiği yönündeki söylentiler bunun işareti) makul bir İslamcılıkla pekâlâ gerçekleştirilebilir bu süreç.

'Makulleştirilmiş' bir İslamcılık dizayn ediliyorsa zafer işareti yapmak şöyle dursun, bundan ilk önce İslamcılık iddiasındakilerin kaygı duyması beklenir. Sonuçta, İslamcılık iddiasından vazgeçtikleri oranda sistemden yararlandıkları pragmatist örnekler bol miktarda mevcut. Tunus muhalefeti 'sistem'in pasta rüşveti sınavıyla karşı karşıya.

Sonuçta ortaya çıkacak olan: Ya sistemde gerçek bir dönüşüm yaşanacak ya da parfüm devrimi...

Akif Emre, Yeni Şafak, 20 Ocak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder